Lavinya Dergisi

SALINCAKTAN DÜŞTÜĞÜM İÇİN Mİ?
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

 Genişti çimenlik ve yeşildi. Çağlayan derenin sesi, kuş cıvıltıları ile raks ederken, onu gördüm. Çam ağaçlarının gölgesinde 'Bana güven' dercesine heybetli bakıyordu. Başımı çevirdim başka yöne, ben, ben korkuyordum ondan! Hep korkmuştum. Görmek istemedim. İlgimi önce gökyüzüne odakladım. Beyaz bulutları saydım biraz. Düşündüm bulutları ne çok sevdiğimi. Aslında ona güvensem sevdiğim bulutlara yaklaşabilirdim biraz daha. Yok güvenemezdim. Bu düşünceyi sildim aklımdan. Bu defa ilgimi şu çınar ağacına çevirdim. Sonra raks etmekten yorulan kuşlara. Sonra bahara. Eğreti biten otlara. Papatyalara geçtim. 'Seviyor, sevmiyor.' Yine sevmiyor çıktı. Şaşırmadım. Neyse!
Yok! Hala bana bakıyordu. Çok albenisi vardı bu defa. Etrafta kimse yoktu. Düşsem yine mesela, kimse göremezdi. Gülemezdi bana. Sessiz ve rüzgârlıydı onun evi, benzerleri gibi kalabalıkta değildi. Rüzgâr saçımı okşardı. Saçım okşanmayalı kaç yıl olmuştu? Çığlık atabilirdim. Duyan olmazdı. Yok! Vazgeçmeliydim bu düşünceden. Ben değil miydim, kırılınca toparlanamayan? Yeniden denemek bana göre değildi. Şimdi nerden geliyordu bu cesaret? Temiz hava çarpmış olmalıydı beni. Epey daha oyalanmalıydım. Okuduğum kitabı bitirmeliydim. Pötikareli sofra bezimi toplamalıydım. Sonunda kitabımı bitirmiş, bezi toplamış, ikisini de çantama yerleştirmiştim. Sofra bezimi çantamın alt kısmına, kitabımı ise üste. Arkamı dönmüştüm ona. Vedalaşmıştım papatyalarla, dereyle, çınar ağacıyla, çimenle, bulutlarla. Ağır adımlarla ilerlemiştim. Oysa ben ağır adımlar atamazdım. Ayaklarım gibi adımlarımda büyük olmuştu hep. İçimdeki sızı niyeydi? Dizim acımıştı yine. Aynı yerdeydi daima ağrı. Çok saçmaydı, ben ondan ayrılalı çok yıl olmuştu. Acıyamazdı. Nasılda kanatmıştı dizimi. Parktaki çocukların bazıları gülmüş, bazıları acımıştı bana. Onca yıldır tekrar cesaret edememiştim ki ona. Sadece yine düşmekten mi korkmuştum acaba? Aynı gün annesiz kalışım mı sebep olmuştu serzenişlerime?
Sanırım sorunun cevabını biliyordum. Hep biliyordum. Son anımızdı annem, ben ve O. Son defa saçımı okşamıştı annem. Ona bindirmişti beni. 'Bana güven. Seni bırakmam. Ellerini de sıkı sıkı tut. Düşme kızım' demişti. Sadece ona güvenmiştim. Cümlenin devamına kulak asmamıştım. Dinlememiştim! Ellerimi bırakmıştım ve yerdeydim. Dizim kanıyordu. Elim kesilmişti. Pantolonum yırtılmıştı. Kucağına almıştı beni annem. Eve götürmüştü. Kanayan dizimi şöyle bir sildikten sonra 'Bekle baban birazdan gelir' olmuştu son sözü. Sahi annem neden gitmişti? Ellerimi bıraktığım ve salıncaktan düştüğüm için mi?