Lavinya Dergisi

LİTOST
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Kalabalığı hatırlatırken penceremde bir ıslık Yeniden çatılara çıkıyor gülleri kurutan zaman Beyaz badanalı balkonlar evlerin kakülü Kanı dökülüyor caddelerin Anahtar muhtaç insansız evlerin diline Ağıtlar bağışlasın duyarsız sevgiliyi Babil karışıklığı şehrin kesesinde kıtlık Piyano kendi sesini duyan mutlak monark Banka şubeleri ikili anlaşmaların kara yüzü Ve siyahtan sonra başıboş renkler Eksiliyor anlamını yitiren yüzlerde Budist bir rahipten sonra gökyüzü Çamurlu yollar bırakıyor potansiyel meleklere Sessizliğe aşık sürüngenler orman teninde Yeni bir filizin canını acıtıyor Bir şarkıyı ancak kavmine mensup bir kızdan duyarsam Kanadıkça aralanır kayıp sesim Umut içremde bir çağrı ufka gömdüğüm Toprağına kan sızdı dokunduğum suların Gözyaşı ırmağında çığırından çıktı geçmişim Ellerim dökülüyor yaralarımdan Öğütler boş kalabalıkların lekesi Korkunç bir çığlık gecenin gırtlağında Sümerler yıldızları birikiyor tarihi zigguratta kadim ateşle Gözüm umumi tuvaletlerde pisliğe batmış Topluma dargın Çöl bilincimde çiğnediğim kusur Dünya büyük insan suçsuz çocuk Her buhranda daralır soluğu, uzun ağlar Uçurtması tırmanan göğe eğilmiş dağlar Başında güvercinin ahıyla yılgın Ateş yürüdü su çürüdü yüzümde Kalabalık kuşlarla bulaşır yoluma Yeni bir sonbahar için tanrının gurbetidir yüzüm Gece ışıklara direnirken eğildim üzüntü kervanı olmanın huzurunda Bir cesedin içinden dışlandı çocukluğum Ölüm eklenirken korkularıma Kuru dalda kimsesiz kuş gibi sesim ulaşmıyor kendime Yedim durdum kendimi, dilim kördüğüm Sen nehrin kıyısında susuzluğumsun Umutsuz bahar yok yaşadıkça kuşlar Vadide su hışırtısında kelebekleri Gördükçe mutlak güleceğiz ağlarken bile Uzun geceleri ölçtüm ucuz içkilerle Trajikomik bir olay harflerin sessiz olması Dünyada bu kadar acı varken Senden öğrendim acını geçici olduğunu Taşın toprağı yorduğunu senden öğrendim Rüzgarın düşleri kırdığı yerdeyim Karanlıktan kopan atlar gibi hırçın Limandan hastalar gider fotoğraflarda solgun Ansızın tabutlar dolar dönüş biletime Tüfeğin sustuğu namluda nefesim Daraldığım anlarda lambalar karanlığa sus payı Yalnızlık en büyük okuldur insana Ki sonrası yanlışlık Yarı ayık gecelerde ruhum magnum Parçalanıp duruyor masaların dilinde