Lavinya Dergisi
SESİMİ DUYAN VAR MI?
Esra YILMAZ
Öyle bir farkındalık ki, bir yanı delilik diğer yanı ise dahilik. Sahi ben hangi yanına savruldum sonunda.
Anlaşılmak, biz insanlar için su, yemek ve hava gibi temel bir ihtiyaçtır aslında. Günümüzde, anlaşılmaya susamış bir sürü insan görüyorum. Ne acı şey, anlaşılmamak…
Anlaşılmamak; klostrofobisi olan bir insanın çok dar bir alanda kalması gibi, son derece huzursuz edici ve endişe vericidir. Ya da örgü ören bir insanın bir anda iplerinin düğüm düğüm olması gibi, sinir bozucu ve heves kırıcıdır. Veyahut dilini bilmediğin bir ülkede, yabancı insanlar arasında kalmak gibi; ötekileştirici ve sessizleştiricidir. En sarsıcı tarafı ise, suda boğulmak gibidir. Suskun ve soğuk...
İnsan, anlaşılmadığı zaman sessizleşir, kabuğuna çekilir. Bedenini doyursa bile gıdaya, ruhu aç kalır anlaşılmayınca. Suyu kana kana içip serinlese bile, içi kurumuş bir çiçek gibi boynunu büker kalır. Doya doya çekse bile havayı ciğerlerine, ruhu dumanlar içinde son nefesini verecek gibi inim inim inler.
Ama yaşamın cilvesiydi içimizde durmadan bir umut yeşertmek. Ve bir umuttu anlamak ve anlaşılmak. Hiç kimse anlamıyorsa dilinden, en çok da kendine anlatmak kendini.
Durmadan, yorulmadan. Bıkmadan tökezlemeden...
En çok da kendine küsmeden.
Bir gün bir bakmışsın kelimelerin ile anlaşılmanın umuduna tutunmuşsun ve belki de yazdıkların cılız bir ses olmuştur. Anlaşılmak üzere yola çıkmış olan bu sesin, bir başka sessizliği açan anahtar olmuştur belki de... Kim bilir?