Lavinya Dergisi

HEP EKSİK
Esra YILMAZ

Öyle bir farkındalık ki, bir yanı delilik diğer yanı ise dahilik. Sahi ben hangi yanına savruldum sonunda.

Tenimde, en çok da burnumun sızısında
hissediyorum ayazı.
Verdiğim soluğun buharında belki de.
Ama en çok da içimin en derininde:
Hiçbir zaman dolmayan…
Geçmeyen ve geçmeyecekmiş gibi hissettiren o boşlukta.

Sorguluyorum kendimi:
"Bu boşluk, bu soğukluk geçer mi?" diye.
Belki kalabalıklar azaltır, diyorum.
Karışıyorum kalabalığın arasına.
O kalabalıklar arasında daha çok üşüyorum.
Kaçmak istiyorum; yalnız kalmak...

Çaresizce soruyorum yine:
"Ne iyi gelir, ne yapabilirim?" diye.
Bir çocuğun gülümsemesine tutunuyorum.
Bir kedinin sırnaşıp oyun oynamak isteyişine;
O saflığına...
Yetmiyor...


Çabalıyorum. Çok çabalıyorum.
Yaşamak denen şeyin zorluğuyla boğuşuyorum.
Anlam arayışı içinde anlamsızlaşarak
Yitip gidiyorum belki de.


Günlerim geceleri, gecelerim beni...
Bense içimdeki boşluğu kovalıyorum.
Böyle böyle geçiyor ömür:
Azala azala, bazen azaldığım yerden artarak...
Ama hiçbir zaman tam değil. Hep eksik...